Muğla’nın Ula köyünde geçen gerçek bir hikayeden doğmuştur bu türkü. Osman isimli bir gencin Gülayşe’ sine olan aşkı konu olmuştur o meşhur şarkıdaki dizelere. Osman Ula Çaydere’dendir. Ve bir gün Ula düğünlerinden birine katılır. Bu düğünün onun dayı oğlunun olduğu rivayet edilir. O dönemlerde Ula düğünlerinde ve hatta Anadolu’da birçok ilimizde düğünlerde köyün bekar oğlanları duvar üzerine dizilir ve düğün alanındaki kızları süzerlermiş. Buradaki amaç çoğu görüşe göre beğendikleri kızları işaret edip ailelerini karşı tarafa görücü göndermek amacıyla kız kesmek diyebiliriz. (kızların kafasına taş atan bile olurmuş) Velhasıl Osman da bekarlar kervanıyla duvarın üstünde yerini alır. Alaydaki kızları bir bir süzmeye başlar. Fakat çok geçmez gözü bir dilbere takılıverir. O kızdan başkasına gitmez gözleri dönüp dolaşıp halkada onu bulmuştur. Gülayşe.. Eli ayağı tutuşmuştur o an ve aklına yazmıştır o kızı. Artık ne unutması mümkündür kızı ne de hatırından çıkarabilmiştir. Görücü göndermeye cesareti olmadığından mıdır bilinmez Osman önce kızı bilmek ister. O gün sadece izleyebildiği o kızı bir kez daha görebilmek için başlar düğün seferlerine. Gülayşe’ sini görmek umuduyla düğün düğün gezer dolaşır.
Rivayet edildiğine göre Osman bu düğün gezme işini biraz abartır ve neredeyse Ula’nın tüm düğünlerine gider. Bu durum neticesi Osman’ı bilenler ona ‘kambersiz düğün olmaz’ yerine artık ’Osman’sız düğün olmaz’ demeye başlarlar. Gel zaman git zaman Osman kızı bir düğünde yakalar. Konuşacaktır, kafaya koymuştur. Lakin ne hikmetse tam o sıra arkadaşları birden dert dinleme meraklısı gibi oğlanın derdini anlatması için onu bir yere götürürler.-hayır araya girmeseniz çocuk zaten cesaretini toplamış- Deniz kenarına götürürler bir de iş bu ya! Hemen derdini sorarlar. Osman onlara ne anlatsın ki. Bunca zaman ne anladılar ki. Osman kalbinden geçenleri bir tek sevdiği kıza söylemek ister. Bir kere söyleyebilecektir çünkü. Onca duygu yükünü yüreğinden dile dökebilmek öyle kolay mıdır ki?.. Osman alır sazını eline ve bir türlü anlatamadıklarını yine ancak ifade edebileceği kadar söylemeye başlar…
“deniz üstü köpürür ah yarim
gemilere binsem götürür ah yarim ah.
benim sana yandığım ah yarim
bir güzelden ötürü ah yarim ah.
diz üstüne diz koydum ah yarim
gül yastığa baş koydum ah yarim ah.
seni gelecek diye ah yarim
sol yanıma boş koydum ah yarim ah.”
Osman o dönem böyle söylemiştir hepimizin bildiği malum türkünün sözlerini. Lakin günümüzde Cem Karaca, Haluk Levent, Edip Akbayram gibi sanatçılardan da duyduğumuz versiyonunda sözler değiştirilmiştir. E haliyle günümüz müzik sistemine uyum vs. amacı taşıyabilmekte olan parçalar orijinal düşünce yapısından uzaklaşmasa da sözler o yürekten dökülenlerden ziyade notalara yaraşır nitelik kazanmışlardır. (ah yarim- rinna rinna ney ).
Velhasıl-ı kelam Osman bir kıza gönlünü yakmış, yamamış, eklemiş, ulamış. Gülayşe’ si gülmüş denizler köpürmüş.. Gülayşe’si bir dudak bükmüş gemileri limandan alıp götürmüş. İçine de bir garip Osman’la Gülayşe’sini yolcu etmiş. Kapıları kapatıp, limanları yakıp, dalgaları kabartıp kaçıp gidenlerin türküsü olup çıkıvermiş Osman’ın Gülayşe’si…
PAL FM Bir ÇAM GRUP Firmasıdır.
© 2025 ALTIN YAPIM FİLM ORGANİZASYON VE BİLİŞİM A.Ş. Telif Hakları Saklıdır.