Bu türküde ele alınan olay, Balıkesir'in Edremit ilçesine bağlı olan Güre Köyü'nde geçer. Rivayete göre, köyün kahvecisi Mehmet Şevket Efendi ve eşi Şöhret'in oğulları askerlik görevini yapmak için Sarıkamış'a gider. Komutanı ise Enver Paşa'dır. Balıkesir, zeytin ağaçları ile doludur ve bundan dolayı ünlü mahsullerinden biri de zeytindir. Mehmet Şevket Efendi, o yörenin en zenginlerinden biri olduğu için eşi Şöhret Hanım, güzel giyimli ve bakımlı bir kadındır. Öyle ki, zeytin toplamaya giderken en güzel giysilerini ve ayakkabılarını giyer. Zenginlikleri her hallerinden belli olduğu için çevresi tarafından bilinen insanlardır.

Sarıkamış'ta görevini yapan ve Enver Paşa'nın askeri olan Şöhret Hanım'ın oğlu Zekeriya, diğer askerler ile birlikte dağ taş demeden karların arasından ilerler. İnanılmaz bir fırtınaya karşı direnen askerler, açtıkları yolların kuvvetli rüzgar nedeniyle tekrar karla dolması karşısında bitâp düşer. Zekeriya, yol açmaya devam ederken karla kaplı kuyuyu fark etmez ve içine düşerek şehit olur. Oğlunun ölüm haberini alan Şöhret Hanım ise adeta yıkılır. Ovadaki kekliklere bakar ve çektiği ızdırapla oğlu için bu ağıt türküyü yakar.